28 Kasım 2014 Cuma

Cassandra Clare-Kemikler Şehri



 Çok uzun zamandır merak ettiğim bir seriye sonunda başladım. Aslında elimde Mahşer,Otostopçunun Galaksi Rehberi,Mesaj,Eragon,Yerdeniz,Dune,Amber Yıllıkları,Kral Katili Güncesi serileri vardı. Ama ben ne yaptım,gidip son paramla Kemikler Şehri'ni aldım. Bu seriye ilgim lise yıllarımda başlamıştı. Birgün babam elinde Mekanik Melek kitabıyla eve gelmişti. Hala merak ederim o kitabı nerden buldu diye. Mekanik Melek'i okuduğumda hayran kalmıştım çünkü yazarın dili aşırı iyiydi ve çok güzel bir konu seçmişti yazar. Gel gör ki ben bu seriye o zaman devam edememiştim ama hep aklımdaydı.Daha sonra Cassandra Clare'ı araştırdım ve Ölümcül Oyuncaklar adlı bir serisi daha olduğunu gördüm.Üzerinden yıllar geçti ve seriyi o süre boyunca alamadım.Sahilde Kafka'yı bitirip yukarıdaki kitaplar arasından birini seçmeye hazırlanırken eskiden okuduğum fantastik kitaplar aklıma geldi.Alacakaranlık,Gece Evi,Açlık Oyunları serileri... Edebi yönlerini okuduktan sonra aşırı bir şekilde eleştirsemde o kitaplar beni mutlu etmişti. Aşk üçgenleri,kötülüğe karşı mücadele,bitmeyen heyecan o zamanlar benim için yeterliydi.İleriki yıllarda daha farklı kitaplara yönelsemde onları hiç unutmadım. İşte okuyacak kitap seçerken aklıma Ölümcül Oyuncaklar serisi geldi.1 saat içinde kitap elime geçti ve hemen okumaya başladım. Şuan iyiki almışım diyorum çünkü o eski heyecanı tekrar yaşadım.

 Kahramanımız on beş yaşında Clary adlı genç bir kız. Clary en yakın arkadaşıyla gittiği kulüpte bir cinayete tanık oluyor. İşin ilginç tarafı cinayeti işleyenler benim gibi eli yüzü düzgün,etliye sütlüye karışmayan,efendi tipler değil. Sıradışı silahlara sahip dövmeli gençler. Belki içinizden''Ne olmuş yani?'' diyeceksiniz ama bu gençleri sadece Clary görebiliyor. Dananın kuyruğu burada kopuyor zaten. Gençleri bizde görebilseydik kitabın yazarı Grange olurdu. Kitaplarda bazı dönüm noktaları vardır ya ondan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz işte Clary içinde dönüm noktası bu cinayet. Onca yıldır kendisinden saklanan gerçekler açığa çıkmaya başlar. Normal bir bir öğrenciyken birden Gölge Avcıları,kurtadamlar,vampirler ve iblisler hayatına giriyor.Diğer karakterimiz ise Jace. Esas oğlanımız olan Jace pek bir havalı. Normalde bu tip karakterleri sevmesemde Jace'i pek bir sevdim.Öyle laflar ediyor ki bazen kitabı bırakıp Jace'e gülüyordum.Neyse kimin kime aşık olacağını anlamışsınızdır herhalde. Öyle vıcık vıcık aşk sahnelerinin olmaması kitabı daha bir sevmeme neden oldu.Kitabı okumadan önce kitabın sonlarına doğru şok olacağıma dair yorumlar okumuştum ama olmadım.Çünkü kitabın başından beri hafif hafif sezdirmişlerdi olayı. Olayın ne olduğunu söylemeyeceğim çünkü kitapta ki en büyük şaşırtmacadır kendileri. Genel olarak çok akıcı bir kitaptı. Vizelerim olmasaydı bir günde bitirebilirdim. Son olarak Valentine'den bahsedeceğim. Bence bu karaktere çok büyük haksızlık yapılıyor. Valentine sevgiyi hakediyor bence.Düşüncesinde de hiçbir yanlışlık görmüyorum. Valentine'ye ihanet etmeyip iyi bir dost olsaydınız her şey çok daha güzel olabilirdi. Kitap hakkında ki düşüncelerim bu kadar. Kesinlikle çok akıcı ve güzel bir kitap. Gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.

The Ultimate Book Tag




Kronik Okur'un etiketlediği the ultimate book tag ile aranızdayıım :) Sorulardan cidden çok hoşuma gitti ve hemen yapmaya karar verdim.

22 Kasım 2014 Cumartesi

Sahilde Kafka-Haruki Murakami

  

 Hayatımda ilk defa Haruki Murakami okuyorum. Birçok yerde çok iyi bir yazar olduğunu okumuştum. Kitapçımda gezerken okuduklarım aklıma geldi ve Haruki Murakami kitabı almayı düşündüm. Ellerinde sadece Sahilde Kafka vardı ve hemen araştırmaya başladım. O kadar çok övülüyordu ki kötü olamaz diye düşündüm ve aldım. Büyük beklentiler içinde kitaba başladım ama kitap elimde çok süründü. Tabii kitap kötü olduğu için değil vizeler yüzünden. Haa kitap beklentimi karşılamadı onuda söyleyeyim. Kitabın konusu 15 yaşında evini terk eden bir çocuğun hayatı. Kod adı Kafka olan bu kardeşimiz babasıyla baba-oğul ilişkisini yaşayamadığı için evden kaçmaya karar veriyor. Tabi tek neden bu değil. Babası oğlu hakkında öyle bir kehanette bulunuyorki benim babam o kehanette bulunsa bende evden kaçardım. Kehaneti söylemeyeceğim çünkü hem kitabın heyecanı kaçar hem de kitapta da hemen söylemiyorlar. Kehaneti öğrendiğiniz an kitaba daha da ısınıyorsunuz çünkü merakınız artıyor. Peki o merak unusurunu yazar güzel bir şekilde kullanıyor mu? Bence kullanmıyor. Bu kadar iyi bir  konu bence bu kadar saçma işlenmez. O kadar şans eseri şeyler oluyor ki bir zamandan sonra bıkıyorsunuz.Kitabı okurken bazen Haruki Murakami'nin rüyalarını yazdığını düşündüm.-Belki de öyledir- Kitapta başka bir karakter daha var;Nakata. Nakata amcamızı bendeniz Doğukan çok sevdim. Kitap sadece Nakata üzerinden gitseydi kat be kat daha güzel olabilirdi. Ha kitaba kötüde demiyorum. Zamanım olsaydı 2 günde çok rahat bitirirdim çünkü çok akıcıydı. Nakata amcamızın küçükken başına bir kaza gelmiş. Bu kaza sonucunda artık eskisi gibi değil. Okuma yazmayı bilmiyor ve pekte akıllı değil ama kedilerle konuşabiliyor. Belki de kitabın en ilginç tarafı bu idi. Neyse Nakata amcamızı bu kadar anlatmamız yeter,geçelim Sakura'ya. Yazardan Sakura'yı daha fazla işlemesini beklerdim. Hem  kitapta önemli bir rolü var hem de ilginç bir karakter. Murakami, Sakura'yı kitaba sanki öylesine koymuş gibi gözüküyor. Başka karakterlerde var ama onlarıda anlatıp kitabın heyecanını bitirmeyelim. Toparlamak gerekirse böyle güzel bir konuya öyle bir son olmuş mu? OOOLMAMIŞ KARDEŞİM OOOLMAMIŞ. Son olarakta şunu belirteyim kitapta ki cinsel bölümler beni aşırı rahatsız etti. Başka kitaplarda belki daha da aşırılarını okudum ama bu kitapta ki sahneler bana çok rahatsız edici geldi. Kitabı öneririm ama öyle çok büyük beklentileriniz olmasın. Kalın sağlıcakla...

20 Kasım 2014 Perşembe

Çekiliş Sonuçları

                             
İlk çekilişimin sonuçlarını açıklamak için tekrar aranızdayım. Beklediğimden daha fazla katılım oldu. Öncelikle bunun için teşekkür ederim. Ayrıca süreyi biraz uzun tuttuğum için özür dilerim. Tabi sizi çok bekletmek için yapmadım bunu sadece vize döneminde olduğum için çok yoğundum. Bu yoğunluk maalesef hala devam ediyor. İşte bundan dolayı çekilişi kazananları açıklamadan önce kazananlardan özür diliyorum çünkü kargonuzu hemen yarın gönderemeyeceğim. Çok önemli bir sınavım olduğu için pazartesi gününe ertelemek zorunda kaldım.Bu kadar konuşma yeter. Gelelim günün anlam ve önemine :) Çekilişi kazanan arkaşlarımız       

Kazananları tebrik ediyor kazanamayanlara çok üzülmemelerini söylüyorum. Sonuçta araba kaybetmediniz ben yine bir çekiliş yaparım:)  Kazanan arkadaşlara bu hafta sonu ulaşacağım. 3 gün içinde dönüş yapmayanların hediyelerini tekrar çekiliş ile başka birine vereceğim. Tekrar tebrik ederim,iyi günler...      
Şeytanın Müridi:Rıdvan Doğan
Simyacı:Ömer Anlatan
Histeri:Sevide Sağlam Türkmen
                                                                                                                                                                                   



        

12 Kasım 2014 Çarşamba

Sineklerin Tanrısı



En son yaptığım kitap incelemesinin sonunda Amber Yıllıkları'na devam edeceğimi söylemiştim ama öyle olmadı. Aslında başlayacaktım ama çok merak ettiğim Sineklerin Tanrısı'nı alınca hemen okumak istedim. Şuan iyiki hemen okumuşum diyorum. Kitap ıssız bir adaya düşen bir grup çocuğu anlatıyor. Kitabın bütün karakterleri çocuk olunca insan şöyle bir düşünüyor; acaba çocuk kitabı mı? Cevabı hayır. Hatta bu kitabı çocuklara okutmayın. Psikolojileri bozulur maazallah. Çocuklar adaya düşüyor düşmesinede başlarında bir yetişkin yok. Eee haliyle organize olmakta zorlanıyorlar. Başlarında Jack gibi biri de yok. Var ama bu bizim bildiğimiz Lost'taki Jack değil. Buradaki Jack bildiğin John Locke'un küçüklüğü. Aklı fikri domuz avlamakta. Birde Ralph var işte bu Jack olabilir çünkü organize olmayı biliyor. Bu kadar Lost'tan karakter aldığım yeter çünkü kafam karıştı. İşte Ralph ile Jack arasındaki  liderlik savaşı bu kitabın konusunu oluşturuyor. İki farklı kişillik lider olmak isterse işler kızışır tabi ve bu kızışma o kadar ileri boyutlara gidiyorki hayretlere düşünüyorsunuz. Kafanızda''küçücük çocuklar nasıl böyle korkunç şeyler yapabilir'' diyorsunuz. Bu çocuklarımız  her şeyi oyun olarak gördükleri için yapabiliyorlar. Kurtulmak için değil eğlenmek için yaşıyorlar. Tabi bunun nedini yaşları. 6 ile 12 yaş arasında ki çocuklardan ne beklenir ki? Onlar için önemli olan sadece eğlenmek. İşte Ralp sadece eğlenmek istemiyor. O kurtulmak için duman istiyor. Ciddi anlamda etkileyici bir kitap. Çocukların içindeki acımasızlığı net bir şekilde gün yüzüne çıkarmış yazar. En kısa zamanda alıp okumanızı öneririm.

9 Kasım 2014 Pazar

Amber Yıllıkları-5


Artık seriyi yarılamış bulunuyorum. Seriye başlamadan önce baktığım yorumlarda serinin ilk beş kitabını Corwin'in gözüyle anlatıldığını sonraki beş kitabın ise başka birinin gözüyle anlatıldığını okumuştum.Tabi o zaman umursamamıştım. Buz ve Ateşin Şarkısı gibi olacak diyordum kafamda. En sevdiğim Tyrion bölümünden en sevmediğim Brienne bölümüne geçisin daha hafif bir şekili olacaktı ama olmadı. Hiçbir zaman Tyrion'ı bıraktığım için üzülmemiştim ama az önce Corwin'i bırakınca inanılmaz bir şekilde üzüldüm.Çok alışmıştım ona.Küfürlerini,dövüşlerini,aşklarını onunla birlikte bende yaşamıştım ama derler ya her güzel şeyin bir sonu vardır-Böyle miydi?-  Belki yeni anlatıyıcıyıda seveceğim ama Corwin her zaman aklımın bir köşesinde yer alacak.Üzüntümü burada bırakıyorum ve kitapla ilgili yorumlarıma geçiyorum. Çok güzel dört kitaptan sonra aşırı sıkıldığım bir 120 sayfa okudum. Her zaman yolculukla geçen kitaplardan sıkılmışımdır İşte o 120 sayfanın çoğu yolculukla geçince bayağı sıkıldım. Neyseki kalan sayfalar tekrar bu serinin okuduğum en iyi serilerden biri olduğunu kanıtladı. Dördüncü kitabın şaşırtıcı sonundan sonra artık pek  tersköşe yapılmayacağını düşünmüştüm ama yanılmışım. Ne zaman bir şeye imkansız desem bu kitapta oldu.Roger Zelazny artık imkansız dememeyi öğretti bana.Bu kitapta en çok hoşuma giden şey ise Corwin'in kardeşlerine duyduğu sevginin kitaba yansımasıydı.Son bölümdeki kardeşleri hakkında ki yorumları beni duygulandırdı. Şuan Corwin  sanki hiç görünmeyecekmiş gibi konuşuyorum ama bu konu hakkında bir fikrim yok. Belki arada sırada bir ağacın kökünde uyurken rastlayabiliriz. Tabi ağaçtan izin alabilirse.

Serini ilk 100 sayfasında seriye ara vereceğimi düşünmüştüm ama bitirince kararım değişti. En kısa zamanda altıncı  kitabı okuyacağım ve yorumlayacağım. Elveda ve merhaba.

6 Kasım 2014 Perşembe

Kitap Çekilişi

 Uzun zamandır birilerine hediye etmeyi düşündüğüm kitapları çekiliş ile sizlere vermeye karar verdim. Kargo ücreti bana ait olacak 3 kitabı hediye ediyorum. Katılım koşulları şunlardır
1-Blogu takibe almak
2-Yoruma iletişim bilgilerini yazmak-facebook,e-mail adresi vs.-

Çekiliş Kasım ayının 20'sine kadar sürecektir. İyi şanslar...

 Simyacı-John Ward
 Histeri-Laura Lıppman
 Şeytanın Müridi-Glenn Meade verilecek kitaplardır.


Amber Yıllıkları-4


 Amber Yıllıkları serisinin 4. kitabını az önce bitirmiş bulunmaktayım. Kitabın bitimine 10 sayfa kala kitap hakkında yarın bir şeyler yazarım diye düşünüyordum ama öyle bir sonu vardı ki sıcak sıcak yazayım dedim.

 3. kitap nasıl bittiyse hiçbir zaman atlaması yapılmadan başlıyor. Merak uyandırıcı bir sonla bitmişti ve daha da merak uyandırarak devam ediyor. Çok ilerlemeden şunu belirteyim kitabın başlarında Corwin geçmişin bir özetini yapıyor bize. İlk 3 kitapta ne olduysa hepsini gayet güzel bir şekilde anlatıyor. Yani direk 4. kitaptan başlayabilirsiniz-ciddiye almayın- Tabi kitap ilk kitaplara kıyasla daha az aksiyon içeriyor ama tam tersi şekilde entrikanın dibine vuruyor. 2. bölümde anlatılan olayı ileriki bölümlerde başka biri daha değişik bir şekilde anlatıyor. Tabi kime güveneceğinizi bilemiyorsunuz.Zaten kimseye güvenmeyin!!! Ben güvendim de ne oldu? İşte entrikanın bol olduğu bir kitap olmuş.Bu entrikaları anlayınca kitabı daha iyi anlamaya başlıyorsunuz. Biraz geç oldu ama ben evreni bu kitapta tam olarak anladım hatta ilk üç kitabı biraz körlemesine okuduğumun farkına vardım. Neyse ki geç olmadan düzelttim durumu. Bu kitapta hoşuma giden diğer şey ise Amber'den Gölge Yeryüzü'ne geçişler. Bu geçişler sırasında kitap fantastik bir roman olmaktan çıkıyor ve şiir kitabına dönüşüyor. Niran Elçi gerçekten güzel bir iş çıkarmış keşke aynı başarıyı kapak tasarımında da gösterebilselerdi. Kitap hakkında pek birşeyde yazamıyorum çünkü kitap 204 sayfa ve yazacağım şeyler spoiler olabilir. O yüzden son cümlelerimi yazıyorum. Bence ilk dört kitap arasında en iyisi Oberon'un Eli'ydi. İnanılmaz şaşırtıcı bir sonla bitti. Vizelerimi umursamayacağım ve en kısa zamanda beşinci kitaba başlayacağım. İyi okumalar...

3 Kasım 2014 Pazartesi

Amber Yıllıkları 1-2-3



 İlk kitap incelememle karşınızdayım. İçimde garip bir heyecan var nedensizce. Yazdıkça geçeceğine inanıyorum. Kitap yorumuma geçmeden önce bu seriye başlamadan önceki sürecimle ilgili yazmak istiyorum. Liseye başladığımdan beri sürekli kitap okurum. Bazı aileler çocuklarına kitap okumadıkları için kızarlar benimkiler tam tersi şekilde kitap okuduğum için kızıyorlardı. 5 yıl boyunca aldığım her kuruşu kitaba yatırdığım için ailemden bazı tepkiler aldım. Neyseki ilk seferinde üniversiteyi kazanamamamın  nedenini bilmiyorlar. Onunda sebebinin kitap okumak olduğunu bilselerdi aramızda güzel bir tartışma çıkabilirdi.İşte böyle bir 5 yıl geçirdim ve 6. senemde kendi kendime ''Doğukan yeter artık kitap okuduğun artık ders çalışma zamanı'' dedim ve kitapları bıraktım. İşte böyle bir yıl geçirdim.Üniversiteyi kazandım ve tekrar kitaplara dönmeye karar verdim. Bu duygusal bir dönüş olacaktı,gözyaşları dökecektik,sevgi  kelimeleri karşılıklı sarfedilcekti ama hiçbir şey eskisi gibi değildi. Kitaplara odaklanamıyordum. Uzun bir süre yanlış tür seçtiğimi düşündüm. Birçok şey denedim ama eskiye dönemedim. Ta kiiiii Amber Yıllıkları ile karşılaşıncaya kadar. Bir forumda bu kitap için Buz ve Ateşin Şarkısı'ndan daha fazla entrikalı denildiğini görmüştüm kii ben entrikaya bayılırım.İşte bu seriye başlama hikayem böyle.Anlattıklarımla sizi sıktıysam affola. Şimdi kitap hakkımdaki yorumlarıma geçebilirim.

 Serinin ilk üç kitabını tek seferde incelememin sebebi tek cilt şeklinde yayımlanmış olmasıdır. Kitabın konusuna kısaca değinmiş olmak gerekirse klasik taht kavgaları.8 tane erkek kardeş-yanlış hatırlamıyorsam-babalarının yokluğundan istifade ederek Amber tahtına çıkmak için uğraşıyorlar. Konu klasik olsada çok güzel bir şekilde işlenmiş.Taht kavgaları denilince insanın aklına eski çağlar gelir ama bu serimizde kitap tamamen eski çağlarda geçmiyor. Bir bakıyorsunuz bizim dünyamızdalar sonra tekrar Amber'de. Bizim dünyamız dahil diğer mekanlar Amber'in bir Gölgesi olarak geçiyor. Kısacası herşeyin merkezinde Amber var. Ben Kara Kule serisine başladığım zaman oradaki Orta Dünya'da günümüzden eşyalar bulunmasını hiç iyi karşılamamıştım. Hatta ikinci kitapta -spoiler olabilir diğer cümleye geçebilirisiniz ama çok ağır değil :)-kahramanımızın bizim dünyaya geçiş yapması beni kitaptan soğutmuştu. Bu nedenle Amber Yıllarına başlamadan önce bazı önyargılarım vardı ama önyargılarımı Roger Zelazny yıktı resmen. O geçişleri mükemmel bir şekilde işlemiş. Kitabın giriş bölümü okuduğum kitaplar arasında en iyi giriş bölümü olabilir.Kahramanımız gözünü hastahanede hafızasını kaybetmiş bir şekilde uyanıyor ve ortalığı yıkıyor. İlk kitap bazı şeyleri hemen anlayamamıştım. Gölge olayını hele uzun bir süre anlayamadım.İkinci kitapta olayları daha iyi anlamaya başladım ve kitap daha fazla hareketlenmeye başladı. Hatta öyle bir sonu varki şok olarak okumuştum. Zaten o son bölüm kitabı benim gözümde yüceltmişti. Yazar ters köşe yapmayı o sonla bırakmadı tabi. 3.kitapta daha da ileriye götürerek beni birkez daha şaşırttı. George Martin okuyan varsa acımasızca karakterleri öldürdüğünü çok iyi bilir. Korkarım ki Roger Zelazny'de de aynı huy var. Kitapta ki ani ölümler kitaba daha fazla odaklanmamıza neden oluyor. Kitap hakkında fazla bir bilgi vermediğimin farkındayım ama kitabın heyecanının  kaçmasını istemiyorum. Kesinlikle tavsiye etttiğim bir seri. Diğer kitapları ise okuduğum an burada yorumlayacağım.Okuduğunuz için çok teşekkür ederim.

Kısa Bir Merhaba

 Bugün ani bir kararla blog açmaya karar verdim. Doğru mu  yoksa yanlış mı yaptım gelecek günlerde belli olacak. Belki vizelerin başlaması sonucu başka bir uğraşa yönelimimin sonucudur ya da yıllardır süren yazma isteğimin ilk adımlarıdır. Dediğim gibi gelecekte belli olacak ama temenni ediyorum ki kalıcı olacağım. Kendimi tanıtmam gerekirse pek birşey yok. Kitap almak için herşeyden kısan bir öğrenci,herşeye heveslenen ancak daha sonra geçici olduğuna karar veren genç ve hala doğaüstü olaylara inanan bir çocuğum. Çok kapsamlı bir tanıtım olmadı ama idare edin artık. Yakın zamanda kitap yorumlarıma başlayacağım ve sizi mutlu etmeye çalışacağım. İyi günler...