15 Ağustos 2015 Cumartesi

Mid-Year Book Freakout: 2015 Edition



Herkese merhaba. :)  Kronik Okur beni bu tage davet etmiş. Kendisine buradan da teşekkür ediyorum. Kitap yorumlamanın yanında tag yapmakta inanılmaz zevk veriyor bana. Bu sene içinde okuduğum kitaplarla cevap vereceğim güzel bir tag olmuş.

1-Şuana kadar okuduğun en güzel kitap?

Bu sene gerçekten çok iyi kitaplar okudum. O yüzden seçmesi cidden çok zor ama Stephen King-Duma Adası hepsinden bir adım daha önce

2-Şuana kadar okuduğun en iyi devam kitabı?

10 dakika önce bitirmiş olduğum Göğün Ateşleri'ni seçiyorum. Mükemmel ötesindeydi. Öyle şeyler oldu ki şok içinde kaldım.

3-Okumak istediğin ama henüz okuyamadığın yeni çıkan bir kitap?

Bende bunun için Kafes cevabını veriyorum. Gerçekten çok merak ediyorum ve birazdan başlayacağım. :)

4-İkinci yarıda çıkmasını çok beklediğiniz bir kitap?

Kralların Yolu'nu devamını bekliyorum.

5-Sizi hayal kırıklığına uğratan bir kitap?

Tek kitap olarak değilde seri olarak cevap vereceğim. Efsane serisi beni hayal kırıklığına uğrattı. Abartıldığı kadar iyi olduğunu düşünmüyorum.

6-Sizi şaşırtan bir kitap? (İyi anlamda)

Ah o iyi anlamda olmasa Sadist diye cevabımı yapıştıracaktım ama olmadı. :) İyi anlamda şaşırtan bir kitap bulamadım maalesef.

7-Favori yeni yazarınız? 

Yeni derken o yazarla yeni tanışma anlamında ise kesinlikle Neil Gaiman.

8-En yeni kurgusal aşkınız?

Ciddi anlamda 7-8 senedir kitap okuyorum ama hiçbir zaman kurgusal aşkım olmadı.

9-En yeni favori karakteriniz?

Zaman Çarkı'ndan Mat.

10-Sizi ağlatan kitaplar?

İntikam Ateşi'nin sonunda azıcık gözlerim dolmuştu. Cidden azıcıktı, hüngür hüngür ağlamadım kesinlikle. :)

11-Sizi mutlu eden bir kitap?

Locke Lamora'nın Yalanları. Yazarın dilinden olsa gerek okurken mutlu oluyorum.

12-En beğendiğiniz kitaptan uyarlanan film?

Bu sene neredeyse film hiç izlemedim.

13-Bu yıl yazdığın favori kitap yorumun?

Dünyanın Gözü olabilir.

14-Bu yıl satın aldığın en güzel kitap?

Kralların Yolu. Baskısını çok beğeniyorum.

15-Yıl sonuna kadar neleri okumak istiyorsun?

Ne zaman şunu okumak istiyorum desem okumadım. O yüzden boş bırakıyorum. :)

Kronik Okur'a beni etiketlediği için teşekkür ederim. Yaparken eğlendiğim bir tag oldu. Etiketleyecek birilerini bulamadım niyeyse. İsteyen herkes yapabilir. İyi okumalar. :)

2 Ağustos 2015 Pazar

Locke Lamora'nın Yalanları-Scott Lynch


Herkese merhaba. :) Yeni bir kitap yorumuyla karşınızdayım. Zaman Çarkı'na başlarsam yeni seri okumam dememin üstüne 3. serime de başlamış oldum. Kitaplıkta öyle güzel duruyordu ki başlamadan duramadım. Tabi çokta merak ettiğim bir seriydi, iyi ki başlamışım. Locke Lamora'nın Yalanları, Centilmen Piç serisinin birinci kitabı. Peki nedir bu Centilmen Piçler? Hayatlarını hırsızlık yaparak sürdüren bir grubun adı. Hırsızlık konusu cidden çok hoşuma gidiyor benim. Başıma gelmesini istemem ama kitaplarda, dizilerde, filmlerde bu tür bir konuyla karşılaşınca mutlu oluyorum. Niyeyse hırsız olduğu zaman eğlence olacak gibi bir kanıya varmışım ben. Locke Lamora'nın Yalanları'nda da eğlence tavan yapmış durumda. Diğer kitaplara oranla argo daha ön planda. Scott Lynch'in dili de o kadar güzel ki ikisi birleşince eğlenceli bir kitap ortaya  çıkmış.
Kitabın konusundan aşırı bir biçimde bahsetmeyeceğim çünkü çoğunuz biliyorsunuzdur, bilmeseniz bile hırsızlıktan ötesini anlattığım zaman okuma zevkiniz kaçar. O yüzden biraz ana karakterimiz olan Locke Lamora'dan bahsedeceğim. Şuana kadar okuduğum kitaplarda Lamora kadar yalancı bir insan göremedim. Öyle yalanlar söylüyor ki okuyucu bile bazen doğru mu yoksa yalan mı söylediğini ayırt edemiyor. Ayrıca Lamora öyle sıradan bir hırsızda değil. Gerçekten çok fazla eğitim almış, o eğitimlerin vermiş olduğu avantajla da istediği kılığa bürünebiliyor. Bir gün dilenci öbür gün  ticaret adamı olabiliyor. Tabi bunları tek başına gerçekleştirmiyor. Çok güzel bir çetesi de var.
Kitap gerçekten insanı şaşırtıyor. Şu olay kesin şöyle olur diyorsunuz ama tam tersi çıkıyor. O yönü çok hoşuma gitti. Özellikle de yazarın tasvirleri çok hoşuma gitti. Karakterleri, şehri öyle güzel anlatıyor ki hepsi gözünüzün önünde canlanıyor. Yemek tasvirlerini de ayrıca beğendim. Sadece George Martin'nin yemekler üzerine bu kadar güzel tasvir yapabileceğini zannederdim ama Scott Lynch'de en az onun kadar güzel yapabildiğini bu kitapta gösterdi.
Kitap 582 sayfa ama o kadar akıcı ve güzel ki kısa sürede bitirebilir herkes. Ben 3 günde bitirdim. Bu sıcaklarda anca bu kadar okuyabildim.
Bu arada Neil Gaiman'ın iki kitabını daha bitirdim ama onların yorumu gelmeyecek. Bu sıcaklarda bilgisayarın  başına geçip yorum yazmak çok zor geliyor. O yüzden bundan sonra bazı kitaplarımı Instagram hesabım üzerinden yorumlayacağım. Yorumunu girmeyi çok istediğim kitapları ise buradan yorumlayacağım. Instagram hesabıma buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim. İyi günler. :)

22 Temmuz 2015 Çarşamba

Efsane Üçlemesi-Marie Lu


Herkese merhaba. :) Bugün her zamankinin aksine tek kitap yerine seri incelemesi yapacağım. Efsane Üçlemesine ilk başladığımda niyetim kitapları tek tek incelemekti ama daha sonrasında seri incelemesinin daha mantıklı olacağını düşündüm. Neyse, kitapları art arda okudum. 6 gün gibi kısa bir sürede bitirdim seriyi. Her kitabı 2 günde okumuşum, performansım idare eder. Seri hakkında yorumuma geçmeden önce kitabın tasarımı hakkında birkaç şey söylemek istiyorum.

Ben kitapların kapak tasarımlarına, ciltlerine hiç dikkat etmem. Hatta kitaplığımda  kapağının nasıl olduğunu bilmediğim kitaplar vardır. Ancak Efsane Üçlemesinin kapaklarını aşırı seviyorum. O cildinin verdiği his çok değişik ve güzel. Ciltlerini çıkarınca da sol taraftaki gördüğünüz hali alıyor ve yine güzel. Kitapta Day'in bölümleri renkli mürekkeple yazılmış. Efsane'de sarı, Deha'da mavi, Şampiyon'da pembe. Kesin doğru olmayabilir, hatta mavi yeşile, pembe de kırmızıya dönüşebilir. Renkleri tam olarak ayırt edemiyorum. Ama bu mükemmel oldukları gerçeğini değiştirmiyor. Tasarım olarak mükemmel olsa da kitapta imla hatası çok fazlaydı. Çok fazla rahatsız etmese de daha dikkat edilebilirdi. İkinci baskıda bu durum düzeltilebilir.

Gelelim kitabımızın konusuna. Kitap gelecek zamanda geçiyor. Amerikan Birleşik Devletleri yıkılmış ve yerine Cumhuriyet denilen bir devlet kurulmuş. Aşırı baskıcı, sınıf ayrımı yapan, halkına değer vermeyen bir devlet.
Kitap iki kişinin ağzından anlatılıyor, Day ve June. Day fakir bir ailenin çocuğu. Devlete sürekli zarar veren, isyancı ruhlu on beş yaşındaki bir çocuk. Hatta ülkenin en çok aranan suçlusu. June ise üstün yetenekli, askeri dehaya sahip on beş yaşındaki bir çocuk. Day ne kadar isyancı bir kişiyse June tam tersi devletine bağlı, itaatkar bir kişi.Hatta seçmelerden 1500 tam puan almış tek kişi. Seçmeler ise devletin yaptığı bir sınav. Aldığınız puana göre üniversitelere  yerleşiyorsunuz. June'nın anne ve babası yaşamıyor, abisiyle birlikte yaşıyor. Abisini adı Metias ve asker. Bir gün abisi öldürülüyor ve hikayemiz başlıyor. Abisinin ölümünden sonra June, Day'ın peşine düşüyor. Bundan sonra olacakları tahmin edebilirsiniz çünkü klasik bir olay örgüsü var.

Birinci kitaba başladığımda kitabı çok sevmiştim. Olayların gelişimi, karakterlerin farklı kişiliklerde olması, özellikle de yazarın cesur olması. Marie Lu Efsane'yi yazarken bir şeylerden çekinmeden güzelce yazmış. Ancak kalan iki kitapta bu cesaretini koruyamamış. Artık çok okunduğu için alacağı tepkilerden mi korkmuş nedendir bilmem ama son iki kitapta saçmalamış. İkinci kitapta saçma bir aşk üçgeni yaratmaya çalışmış. Bari öyle bir şeye kalkıştın niye devam etmiyorsun. Olayı birden sonlandırıyor. Son kitapta da önemli bir olayı o kadar aniden, saçma bir şekilde sonlandırıyor ki sinirden deli oldum. Belli ki okurlarının tepkisinden çekinmişsin ama bu kadar saçma bir şekilde mi bağlanır olay? Ayrıca son iki kitapta son 100 sayfaya kadar bir şey olmuyor. Mesela Zaman Çarkı'nda olaylar hep son 100 sayfada patlar ama ondan öncede bir hazırlık vardır ama burada içi boş muhabbetler, konuya yardımı olmayacak olaylar yaşanıyor.
Kitapta hoşuma gitmeyen bir diğer husus ise karakterlerin yaşları. 15 yaşında olmaları gerçekleştirecekleri olaylar için yeterli bir yaş mı sürekli düşündüm. Zaten yazarda bize kahramanların 15 yaşında olduğunu tam olarak hissettiremiyor. Yani o 15'i silip 18 deseydi kimse itiraz etmezdi. Yaş konusunda da ayrı bir mantık hatası var. Hatta defalarca kontrol ettim, bir yanlışlık yapmayayım diye ama yanlışlık yok. Kitap başladığında karakterlerimiz 15 yaşında, son kitapta ise 17 yaşındalar. Ancak son kitapta June bir bölümde Metias'ın ölümünden bu yana 289 gün geçti diyor. Bunlar 289 günde nasıl iki yaş büyüdü? Ya ben bir yeri kaçırıyorum ya da bu evrende gün kavramı bizimkinden çok farklı.
Kitapta iki anlatıcı olduğunu söylemiştim. Ben June bölümlerini daha çok sevdim. Bugüne kadar hep isyancıların gözünden bir şeyler okuduk ama bu sefer içeriden de olayların nasıl göründüğünün farkına vardık. Bu arada June'u sevmedim, Day daha iyi bir karakter olmuş.
Kısacası Marie Lu ilk kitapta ki cesaretini koruyabilseydi güzel bir seri olabilirdi ama son iki kitap yüzünden ortalamanın üstünde bir seri olabilir anca. Kitap hakkındaki yorumum bu kadar. Katılıp katılmadığınız noktaları aşağıya yazabilirsiniz. Okuduğunuz için teşekkürler, iyi günler. :)

16 Temmuz 2015 Perşembe

Kitap Alışverişi - Albi Kitap


Herkese merhaba. :) Bugün size yeni aldığım kitaplarımı tanıtacağım. Aynı zamanda yeni açılan bir kitap sitesini tanımış olacağız. Uzun zamandır açılmasını beklediğim bir siteydi Albi Kitap. Ancak ben köydeyken açıldığı için hemen alışveriş yapamadım. Gelince açıldığını görünce hemen siparişimi verdim. Pazar gecesi siparişimi verdim ve salı günü kargoya verildi, bugünde elimdeydi. Hız olarak beni gayet tatmin etti. Gelelim paketleme konusuna. Belkide bir kitap sitesinin en dikkat etmesi gereken konu paketlemedir. Ne kadar ucuz olursa olsun kitap hasarlı gelirse bizim için kötü olur. Neyseki Albi Kitap paketleme konusunda aşmış bir durumda. Fotoğraflarla birlikte incelememe başlıyorum. 

Yukarıdaki gibi bir kutu içinde geldi kitaplarım. Gayet sağlam bir biçimde herhangi bir hasar almadan Malatya'ya ulaşmış. Asıl güzel taraf paketin içi.


Sol taraftaki aldığım kitaplar, sağ taraftaki ise sitenin hediye olarak yolladığı kitap.

Normalde kitaplar ya direk kutuda gelir yada baloncuklu poşete  konulup gönderilir. Albi Kitap hem baloncuklu poşete koyup hemde yukarıda gördüğünüz yumuşak yapılı bir örtüyle kaplayıp yollamış. Hasar alma oranı sıfır gibi bir şey. 

Yukarıdakiler ise sitenin yolladığı hediyeler. Hediyeler içinde teşekkür ederim. Sıra geldi asıl kitaplarımıza. 
                                                                                                 
     

  Sonunda çok merak ettiğim seriye diğer sitelere oranla çok daha ucuz bir fiyatla kavuştum. Size önerim bu siteye bir şans vermeniz. Çünkü fiyat olarak çoğu siteye göre çok daha ucuz ve kargolama olarak mükemmeller. Belki yeni bir site olduğu için güvenmeyebilirsiniz ama kapıda ödeme seçeneğinin olduğunu size söylemek isterim. 
 Ben siteden çok memnun kaldım. Bundan sonraki kitap alışverişlerimde önce Albi Kitap'a bakacağım.  Okuduğunuz için teşekkür ederim. Bol okumalı günler dilerim.

         

15 Temmuz 2015 Çarşamba

Yolun Sonundaki Okyanus-Neil Gaiman

Herkese merhaba. :) Uzun zamandır buralarda yoktum ancak geçerli bir sebebim var. Köyde olduğumu için çalışmaktan kitap okuyamıyordum. Zaten yanımda kitapta götürmemiştim. İki gün önce eve dönünce tekrar kitaplarıma kavuştum ancak hemen okuyamadım. İki gün boyunca elimde Elanstris süründü ve başlayamadım. Sonrada köye gitmeden önce başlamayı düşündüğüm Yolun Sonundaki Okyanus'a başlamaya karar verdim. Kısa olması ve Neil Gaiman'ın mükemmel tarzı birleşince de hemencecik bitirdim.
Kitapta geçmişe dönük bir hikaye anlatılıyor. Kahramanımız eski evlerinin bulunduğu yere gidiyor ve orada yaşadıklarını hatırlamaya başlıyor. Başlarda kahraman büyük olacak diye tedirgin olmuştum ama geçmişe dönme ile kahramanımızın yaşı küçülüyor. Tedirgin olma sebebim ise Neil Gaiman'ın çocuk kahramanlarını çok sevmem. Bu adam kadar çocuk temasını güzel işleyenini görmedim. Kitaplardaki küçük, sevimli çocukların olması her zaman benim için artı bir rol oynadığı için Neil Gaiman'ın bu tür şeyler yazmasını seviyorum. Kahramanımızın hikayesine geri dönmeden neden isim belirtmediğimi söylemek istiyorum. Çünkü kahramanımızın bir ismi yok. Kitabı ismini öğrenemeden bitiriyoruz. Biraz garip gelse de okurken fark etmiyorsunuz bile. Kahramanımız geçmişe döndüğünde Hempstock ailesiyle tanışmasını hatırlıyor. Bu aile cidden çok garip. Normal insan diyemeyeceğimiz bir aile. Kahramanımızın bu aileyle yaşadığı maceralar anlatılıyor. Küçük bir çocuk için korkunç olabilecek maceralar bunlar.
Neil Gaiman'ın ilk olarak Mezarlık Kitabı'nı okuduğum için sürekli bir karşılaştırma içindeyim. Bu arada Ara Dünya'yı da okudum ancak yorum yazmak hiç içimden gelmedi. Neyse, Mezarlık Kitabı beni öyle bir etkiledi ki hep o seviyede bir kitap arıyorum. Yolun Sonundaki Okyanus tam olarak o seviyede olmasa da gerçekten çok sevdiğim bir kitap oldu. O çocuğun içtenliği, masumluğu, olayları kendi dünyasına göre yorumlaması çok güzel aktarılmış. Zaten Gaiman'ın diline söylenecek laf yok. Masalsı bir dili var ve sizi inanılmaz bir şekilde sürüklüyor.
Bu okuduğum üçüncü Neil Gaiman kitabı oldu. Yarın siparişlerim gelmez ise de devam etmeyi düşünüyorum. Hepinize okuduğunuz için teşekkür ederim. :)

26 Haziran 2015 Cuma

Mezarlık Kitabı-Neil Gaiman


Herkese merhaba. :) Bugün size çok merak ettiğim bir yazar olan Neil Gaiman'ın bir kitabını yorumlayacağım. Hepiniz muhakkak onu bir yerlerden duymuşsunuzdur, merak etmişsinizdir. Bende uzun zamandır merak ediyordum ama bir türlü okumaya fırsat bulamıyordum. Sonunda ilknoktanın güzel %50 kampanyası ile Neil Gaiman'ın bazı kitaplarına sahip oldum. Zorlu bir eleme sürecinden sonra da Mezarlık Kitabı'nı okumaya karar verdim.
Neil Gaiman okumadan önce hakkında çok fazla yorum okumuştum. Tarz olarak herkese hitap etmeyeceğini, farklı bir tarzı olduğunu okudum hep. Haliyle bende  çok uçuk bir şeyler bekledim. Ancak tarzı çok normal geldi. Belki bu kitabı diğer kitaplarına oranla kendi tarzının dışındadır ama sadece Mezarlık Kitabı için şunu söyleyebilirim ki bu kitapla Neil Gaiman'a başlarsanız sevmemeniz gibi bir ihtimal yok.
Kitap konu olarak çok orjinal. Mezarlıkta büyütülen bir çocuğun hikayesini anlatıyor. Bod daha bebekken ailesi öldürülür ama kendisi şans eseri mezarlığa sığınır ve mezarlıktaki hayaletler ona sahip çıkar. Artık Bod mezarlıkta büyüyecektir. Bütün hayaletler seferber olur ve Bod'ı büyütmek için seferber olurlar. Ancak hayaletlerin şöylede bir özellikleri vardır ki mezarlıktan dışarı çıkamıyorlar. Haliyle Bod'ın yaşamını sürdürmesinde gerekli olacak eşyaların temin edilmesi içinde ona bir koruyucu seçerler. Silas adındaki bu koruyucu Bod'ın gelişiminde de yardımcı olur.Ancak Bod'ın ailesini öldüren kişi hala dışarıdadır ve onu aramaktadır.  Konusu hakkında bu kadar bilgilendirdiğim yeter bence.
Kitap boyunca Bod sürekli büyüyor ancak hayaletler her zaman öldüğü yaşta kalıyorlar. Neil Gaiman bu değişimi çok iyi işlemiş. Bod küçükken kendisinden büyük bir  karakter sanki bir bilgeymiş gibi gelirken Bod o karakterden daha büyük olduğu zaman mızmız bir çocukmuş gibi geliyor.
Kitabın masalsı bir dili var ve çok rahat okunuyor. Ben kitaba o kadar hayran kaldım ki her kelimeyi kaçırmadan okumaya gayret ettim. Zaten iki kere sahurdan sonra okudum ve kitap bitti. 284 sayfa olduğu için uzun sürmedi.
Kitapta en çok hoşuma giden şey ise içindeki çizimler oldu. Yeni bir bölüm başlayacağı zaman çizimler oluyor ve içindeki yazılarla birlikte çizgi roman havası katılmış. İçimde çizgi roman aşkı uyandırdı
Kitapta değişik yaratıklarda kullanılmış. Daha önce adını hiç duymadıklarımın yanında duyduğum ama hiç rastlamadığım gulyabineler de vardı. Eskiden Kemal Sunal filmlerinde izlediğimiz gibi dev gulyabaniler değil bunlar, daha küçük ve tatlıları.
Kitabın en sevmediğim tarafı ise çok kısa olmasıydı. Hikaye o kadar güzeldi ki hiç bitmesin istedim. Bitince de anlamadığım bir şekilde duygulandım. Bod'ı o kadar benimsemiştim ki belkide bittiğini idrak edemedim. Şeker Portakalı okuduğumuzda içimiz bir değişik olur, Zeze bizi güldürürken diğer sayfada ağlamamıza sebep olurdu ya Bod onun biraz daha hafif hali. Şeker Portakalı'na göre dram yönü çok çok hafif ama nedensizce beni duygulandırdı işte.
Artık favori yazarlarıma bir yenisini daha ekliyorum. Neil Gaiman ile devam edeceğim. Umarım diğer kitaplarını da Mezarlık Kitabı kadar beğenirim.
Yorumumu okuduğunuz için teşekkür ederim. Hepinize bol okumalı günler dilerim. :)


24 Haziran 2015 Çarşamba

Fırtına Büyücüsü- Jim Butcher


Herkese merhaba. :) Tatilin başlaması ile sadece kitaplara yöneleceğimi düşünmüştüm ama öyle olmadı. Sıcaklarında etkisiyle bir uyuşukluk var sürekli üzerimde. O yüzden sürekli uyuyorum ve kitaplara zaman ayıramıyorum. Ancak Dresden Dosyaları serisi ile bu kötü durumdan kurtuldum. Aslında Fırtına Büyücüsü'nden önce Stephen King-Diriliş'i okudum ve kitabı yorumladım. Ancak nedenini çözemediğim bir şekilde kaydettiğim yazıyı sildim. Tekrar yorumlamaya da üşenince öylece kaldı. Birazcık değinmek gerekirse kitabı beğendim ben. Kitabın başları inanılmaz ilgi çekici ancak ortalara doğru biraz tempo düşüyor. Tabi kahramanın büyümesi bunda etkin rol oynasa da herhangi bir olayın olmaması asıl neden. Neyse Diriliş'ten bahsettiğim yeter. King'in son dönemlerde çıkan kitapları hakkında olumlu düşünüyorsanız okuyabilirsiniz.

Gelelim asıl kitabımıza. Daha önce bu tür bir kitabı okumadım. Büyü yönünden Harry Potter aklınıza gelebilir ama konu olarak çok farklı. Aslında polisiye diyebiliriz kitap için ama tam öyle değil işte.
Büyücümüz olan Harry Dresden paranormal olayları soruşturur, kayıp eşyaları bulur. Bazende polisin çözemeyeceği olaylara el atar. Bu aralarda kendisine çok az iş geldiği için bazı zorluklar çeker. Şans bu ya tam o zamanlar kendisine iki iş gelir. Birincisinde polis çifte bir cinayette Harry'den yardım ister ikincisinde ise kocası arayan bir kadın Harry'e başvurur.

Bu seriye başlamadan önce bu kadar seveceğimi tahmin etmemiştim. Çerezlik bir seri olarak düşündüm ama cidden öyle değil, çok sağlam bir seri. Dili çok akıcı ve eğlenceli. Marslı'dan sonra ilk defa bir kitapta bu kadar eğlendim. Kitap 367 sayfa, bir günde çok rahat bitirebilir.

Aslında Zaman Çarkı bitmeden başka bir seriye başlamayı düşünmüyordum. Ancak kuzenimde Zaman Çarkı'na başladı ve bende onun bana yetişmesini bekleyeceğim. Ama belli olmaz birden kafama eser ve devam edebilirim, şuanlık öyle bir planım olmasa da.

Neyse seriye devam edelim. Ben seriye başlamadan önce eski zamanlarda geçtiğini sanmıştım ama 2000'li yılların başlarında geçtiğini öğrendim. Başlarda alışmakta biraz zorlandım çünkü kendimi eski zamanlarda geçecek diye o kadar şartlamıştımki biranda hayal kırıklığına uğradım. Alışmam çok uzun sürmedi ama.  Hatta iyi ki bu zamanlarda geçmiş dedim.

Kitabı çerezlik olarak gördüğümü söylemiştim başlarda. Bu düşüncem kitabı okurken de devam etti Bunun nedeni de başlarda hemen evrenin içine giremeyişimdi. Kitabın devamını bilmiyorum ve kafamda saçma sapan tahminler yapıyordum. Bu tahminlere göre de kitabı zayıf olarak görüyordum. Ancak yazar olayı o kadar güzel bağladı ve çözdü ki hayran kalmamak çok zor.

Şuan seriye devam eder miyim bilmiyorum. Anladığım kadarıyla her kitapta farklı olaylar anlatılıyor. Böyle olunca da ara vermenin bir sorun yaratacağını düşünmüyorum.
Bu  kitap hakkındaki yorumum bu kadar. Okuduğunuz için hepinize teşekkür ederim. Bol okumalar. :)