20 Nisan 2015 Pazartesi

Büyük Av-Robert Jordan


Herkese merhaba. :) Mükemmel bir serinin ikinci kitabıyla karşınızdayım. Bu kitabı beklediğim kadar hiçbir şeyi beklemedim herhalde. Ancak işlerim olduğu içinde hemen başlayamadım. İki gün önce başladım ve boş olmamın da verdiği rahatlıkla kitabı bitirdim. Muhteşem deyip yazımı burada bitirebilirim. Çünkü bu kitap hakkında başka ne denebilir bilmiyorum. Birinci kitaba göre kat be kat daha güzel. Sonuçta birinci kitap bir giriş kitabı olduğu için karakterleri tanıma gibi olaylar kitabın heyecanını düşürebiliyor. Ancak ikinci kitapta heyecan hiç düşmüyor. Zaten çok güzel bir girişle kitap başlıyor ve tempoyu hiç düşürmeden devam ediyor. Kitabı okurken de şuanda da  bir serinin devam kitaplarını yorumlamanın ne kadar zor olduğunu farkettim. İlk kitap olunca kitabın içeriği hakkında bilgi verebiliyorsunuz ama ikinci kitapta veremiyorsunuz. Çünkü ne söylerseniz spoiler olur. O yüzden konusundan bahsetmeyeceğim. İkinci kitapta çevirmende değişiyor. Ateş serisini okuyunca çevirmenin değişmesinin ne gibi sonuçlar doğurduğunu görmüştüm. Neyse ki bu kitapta öyle bir sorun yok. Hatta daha güzel olmuş ikinci kitabın çevirisi. 
Birinci kitabı yorumlarken karakterler hakkındaki düşüncelerimi dile getirmiştim. Erkek karakterler hakkındaki düşüncelerim değişmedi ama Nynaeve hakkındaki düşüncelerim tepetaklak oldu. Bu eller nasıl o kadını kötüler. Şuan seride favori karakterim Nynaeve. Kendisinden büyük şeyler bekliyorum. Seride istediklerimi sadece o gerçekleştirecekmiş gibi hissediyorum. Yani ismini doğru düzgün okuyabilseydim, gelecekte kızım olsaydı ismini Nynaeve koyardım. İsmini okurken çırpınıyorum resmen. 
Aes Sedailerin hiçbirine de güvenmiyorum artık. İlk kitapta da sevmezdim ama bu kitapta daha da sinir oldum. Hepsi yok olsa üzülmem. 
Fantastik kitaplarda bir şey farkettim. Biz fantastik okurları bu dünyada ya da herhangi bir fantastik dünyada yaşasaydık her şeyi doğru yapardık. Çünkü artık konuşmalardan, hareketlerden kimin iyi kimin kötü olduğunu anlayabiliyoruz. Ancak bunlar anlamıyor ve beni delirtiyorlar. Ya çoğu yerde saçlarımı yoldum. ''Nasıl böyle hatalar yaparsınız?'' diye haykırdım. Biraz daha hata yapmaya devam ederse karakterler yakında delireceğim. 
Bu arada birinci kitabı beğenmeyip seriyi bırakanlar devam etsin bence. İkinci kitap o kadar güzel ki fikrinizin değişeceğine eminim. Böyle bir seriye haksızlık etmemelisiniz. 
Birde uyarı yapmayı istiyorum. Arkada çok yararlı bir sözlük olduğunu söylemiştim. Kitabı okumadan orayı okumamanızı öneririm. En azından karakterler hakkındaki tanımları okumayın. Ben kitapta bir yeri kaçırdım galiba ve spoiler yedim. Tam olarak spoiler olmayabilir, bende çözemedim ne olduğunu. Ancak karakterler dışındaki kafanızın takıldığı yerleri okuyabilirsiniz. 
Kitap hakkında yorumum bu kadar. Aslında kitap hakkında günlerce konuşabilirim ama o kadarı spoiler olur. Okuduğunuz için teşekkürler. İyi okumalar. :)

13 Nisan 2015 Pazartesi

Christine-Stephen King


Herkese merhaba. :)  Cumartesi günü sonunda vizelerim bitti. Artık nasıl geçtiğini falan önemsemiyorum. Asıl önemli olan bitmesi. Vizelerde bitince tekrar kitap okumaya döneyim dedim. Aslında Zaman Çarkı'na devam edecektim ama ikinci kitabı daha  gelmediği için devam edemedim. O arada da boş kalmamak için  King okumaya  karar verdim. King okumayalı bir ay olmuş .Nasıl özlemişim anlatamam. O özlemle de hemencecik bitirdim kitabı.
Kapaktan da anlaşılacağı gibi kitap arabalarla ilgili. Arnie'nin külüstür denilebilecek bir arabayı almasıyla ilgili bu kitap. Arnie pasif bir karakter. Okulda diğerleri tarafından ezilen ama bunlara sesi çıkmayan biri. Tek arkadaşı da Dennis. Olaylarda Dennis'in gözünden anlatılıyor. Kitabı bu kadar çok beğenmemin bir nedeni de bu. Dennis çok samimi bir karakter. Arnie'yle alay etmemesi, sürekli koruması, şakaları falan çok hoşuma gitti. Arnie ise diğerleri tarafından küçük görülse de aslında çok kafadar biri. Ancak çok pis bir ailesi var. Belkide Arnie'nin okulda bu kadar ezilmesinin sebebi ailesidir. Çocuklarına sanki bir köleymiş gibi davranıyorlar, kendi düşüncesi yokmuş gibi. Ancak bütün bunlar Arnie'nin Christine'yi alması sonucu değişiyor. Çünkü araba eski sahibinin ruhunu taşıyor. Eski sahibi ise Roland D. King böyle şeyler yapınca çok mutlu oluyorum. :) Roland karakteri ise Kara Kule'nin tam aksine çok pis biri. Sürekli sinirli gezen bir karakter. İşte Arnie'de bu arabayı alınca olaylar başlıyor.
Kitap öncelikle çok akıcı. Çünkü direk olayın içine giriyorsunuz. Zaten King'in dili de işin içine girince beğenmemek elde değil. Arnie'nin karakterinin değişimi de çok güzel işlenmiş. Anbean o değişimi takip edebiliyorsunuz.
Kitaba başlamadan önce okuyan birkaç arkadaşımın kitaptan korktuklarını duymuştum. Ama ben kesinlikle katılmıyorum. Korkuyla alakalı hiçbir şey yok. Yine araba temalı olan Buick 8 korkunçtur ama Christine değildir. Buick 8'i okurken sürekli tedirgin oluyordum, stres yapıyordum.
Kitap ne kadar güzel olsa da beğenmediğim bir nokta var. Tabi bu King ile ilgili değil. Her zamanki gibi çeviriyle ilgili. Galiba Türkiye'de çevirisine en dikkat edilmeyen kitaplar King'indir. ''Bana gereksinmesi olursa gelir.'' Ya şu gereksinmesi sözcüğünü neden sürekli kullanıyorlar ki? Sadece ben mi bu kadar rahatsız oluyorum? Yani ihtiyaç demek bu kadar mı zor? Kitap çok güzel ama o kelimeyi her duyduğumda sinirden kitabı bırakıyordum. İşte bu çeviri rezaleti haricinde kitap çok güzeldi. Kitabın gidişatında klasik şeyler olabilir ama kitabı King'in yazmış olması onları görmenizi engelliyor.
Kitap hakkındaki yorumum bu kadar. Bu aralar sizi sürükleyecek, bir gecede bitirmeye zorlayacak bir kitap istiyorsanız kesinlikle öneririm. Okuduğunuz için teşekkürler. İyi günler. :)
Dikkatimi Çekenler
''Oğlum, sen başkalarının sözlerinde hikmet arayacak yaşta değilsin. Sadece kendi düşüncelerini beğenebilirsin. Ama sana şunu söyleyeyim. Düşman olan sevgidir.'' Başını salladı. ''Evet. Ozanlar sürekli olarak ve bazen de kasıtlı olarak aşkı yanlış tanımlarlar. Aşk celladın ta kendisidir. Aşkın gözü kör değildir. Aşk gözleri çok keskin olan bir yamyamdır. Aşk yiyip bitirir, çünkü hep açtır.''
Farkına varmadan ''Neyi yer?'' diye sordum.
''Dostluğu yer.'' diye yanıtladı.  

3 Nisan 2015 Cuma

Dünyanın Gözü-Robert Jordan



Herkese merhaba. :) Yine uzun bir ara verdim ama geçerli sebeplerim var. Vizeler yarın başlıyor ve yoğun bir çalışma dönemindeyim. O kadar çok kitap okumak istiyorum ki anlatamam. Vize dönemlerinde hep böyle bir istek artışı oluyor. Şu vizeleri bir atlatırsam seriye dört kolla sarılacağım.
Seriler hakkında yorum yapmak benim için daha zor oluyor. Söyleyeceğim en küçük şey bile spoiler olabilir. O yüzden daha temkinli davranmaya özen göstereceğim.
Aslında ben Zaman Çarkı serisine çok önceden başlamıştım. 1. kitabının sonlarına kadarda gelmiştim ama hatırlayamadığım bir nedenden dolayı bırakmıştım. Şuan iyiki bırakmışım diyorum kendime. O zaman birinci kitabı tamamen okusaydım şuan seriyi bitirmiştim olurdum. Bir kitap bu kadar mı muhteşem olur?
Konusu hakkında muhakkak hepinizin biraz bilgisi vardır. Zaten klasik bir konusu var. İyi ve kötünün savaşı. Konu klasik olmasına rağmen olayların işlenişi kitabı diğer kitaplardan ayırıyor.
14 kitaplık uzun bir seri olması dolayısıyla insan biraz korkuyor. Başlamak birazda cesaret işi. Maddi olarak da biraz tuzlu bir seri. Seriyi önceden incelemişseniz çok fazla karakter olduğundan bahsedildiğini görmüşsünüzdür. İlk kitap için bunun doğru olduğunu söyleyemeyeceğim. Öyle unutacağınız kadar çok karakter yok. Serinin diğer kitaplarında durum değişebilir tabi. Kavramlar hakkında da telaşlanmanıza gerek yok çünkü kitabın arkasında sözlük bulunuyor. Çok yararlı olmuş o sözlük. Bana göre serinin en güzel yerinde bir kavramın ne olduğunu unuttum. Nasıl kıvranıyorum anlatamam. İnternete bakarsam spoiler yiyeceğimi de düşünüyorum. Nasıl hatırlayacağım diye kara kara düşünürken sözlük yardımıma yetişti.
Ben yolculuk üzerine olan kitapları sevmem aslında. Bana biraz kolaya kaçınılmış gibi gelir. Yolda bir tehlike gelir grubumuzun başına ve olaylar oradan devam eder. Yada bir şeyden kaçarlar. Böyle şeyler hoşuma gitmez ama Dünyanın Gözü'nü beğendim. Şunuda söylemeliyim ki yolculukla geçen kitap deyince aklıma ilk Kara Kule serisi gelir. Kara Kule serisini seviyorum ama. Onu katmayalım lütfen.
Kitapta en sinir olduğum şey ise karakterler. Tabi hepsi değil. Rand'ı çok sevdim mesela. Çok doğru düşünceleri olan bir karakter. Mat ise çok tatlı bir karakter olmuş. Her kitapta böyle bir boşboğaz karakter olmalı bence. Sevmediğin ilk karakter Egwene. Ya kitap boyunca bir insan neden böyle hareketler yapar diye düşündüm. Saçma saçma kızmaları, diklenmeleri hoşuma gitmedi. Diğeri ise Nyneave. Tamam Hikmet'sin ama bu ne sinir be. Bi ara gelip bana niye ders çalışmayıp kitap okuyorsun diye kızacak sandım.  Gelelim Moiraine'ye. Nasıl okuyacağımı da çözemedim bir türlü. Bu karakterimiz aslında diğer bayan karakterlerimize göre daha iyi ama bununda küçümseme gibi bir huyu var. Güç olarak iyi olabilirsin ama neden o garipleri küçümsüyorsun. Sorulara cevap vermemeler, söz kesmeler falan hiç hoşuma gitmedi. Gelelim en havalı karaktere. Hiç kimse Lan kadar havalı olamaz bence. Hiç boş konuşmaz, iyi kılıç kullanır, kadınların hayalini süsler. Tek sorunu ismi galiba. Yabancıların kitaplarında Ben, Anne, Adam, Lan gibi isimleri kullamasını hiç sevmiyorum. Ben onları Türkçe'ymiş gibi algılıyorum. En sevdiğim karakter ise Perrin. Çocuk çok efendi ya. Daha fazla karakter var ama okuma zevkiniz azalmasın diye anlatmayacağım.
Sizde serilerde kahramanların kazandıkları güçleri istememelerine sinir oluyor musunuz? Ya abicim ne güzel özelliğin var sen niye şuna zarar vereceğim triplerine giriyorsun.
Şimdi biraz geçmişe döneceğim. Orta okuldayız ve ortalıkta bir söylenti dolanmaya başlıyor. Lisede kızlar teklif ediyormuş. Liseye gidince gerçeği görüyoruz ama yılmıyoruz. Çünkü üniversitede kızların teklif ettiğini öğreniyoruz. O umutla üniversiteye gidiyoruz ama yine hüsrana  uğruyoruz. Robert Jordan bu söylentilere son vermiş ve kızların teklif ettiği bir seri yaratmış. :) Değişik olmuş cidden.
Seriye devam etmeyi çok istiyorum ama edemeyeceğim şuan. Hem elimde ikinci kitabı yok hemde vizeler var. Çok güzel bir yerde de bitmişti. Bursum gelince almayı planlıyorum.
Sizde uzun soluklu -normal soluk, korkmayın- bir seriye başlamak istiyorsanız kesinlikle öneririm. Okuduğunuz için teşekkürler. Bol okumalı günler dilerim. :)