Bundan önceki yazımda Brandon Sanderson kitaplarını kafama göre bir sıraya koyduğumdan bahsetmiştim. O sıralamaya göre Kralların Yolu'nu en son okuyacaktım ama tekrardan sözümü tutmadım Zaten ne zaman kitaplarla ilgili bir söz versem tutamıyorum.
Kitap hakkında yorumuma geçmeden önce size Buz ve Ateşin Şarkısı serisine olana hayranlığımı belirtmek isterim. En sevdiğim serilerden biridir. Krallıklar, savaşlar her zaman hoşuma gitmiştir. Geogre amcamız sağ olsun kitapları o kadar yavaş yazıyor ki kitapları hasretle bekler oluyoruz. İşte bu özlemle geçen günlerde Kralların Yolu ilaç gibi geldi. Aradığım her şey bu kitapta vardı.
Kitap tahmin edebileceğiniz gibi savaş temalı. İliklerimize kadar savaşı hissediyoruz. Tabi sadece savaş üzerinden gittiğini söylemek doğru olmaz. Çok iyi bir temeli var kitabın. Sanderson öyle baştan savma bir evren yaratmamış. En ince ayrıntısına kadar kendi tasarlamış. İnsanların adetlerin tutun bitkilere kadar çok iyi bir tasarım var. Farklı hayvan türleri, ilginç ırklar, yeni büyüler bunların hepsi o kadar güzel işlenmiş ki hiç yabancılık çekmiyorsunuz. Bu durum cidden çok iyi. Çünkü insan yeni bir seriye başlarken oradaki evreni tam olarak benimseyemezse o seriden istediği randımanı alamaz. Bazen büyüler çok çocukça gelir, bazen karakterler baştan savma olur. Bunların hiçbiri bu kitapta yok. Sanki bizde o dünyadaymışız da tarihimizi anlatan bir kitap okuyormuşum gibi hissettim.
Kitabın boyutu sakın gözünüzü korkutmasın. İlk üç yüz sayfa benim için bir tanıtım oldu. Arada geçen isimler krallıklar falan bunların hepsini oraya kadar anlamaya başlıyorsunuz. Size önerim sakın bu kitapta atlama yapmayın. Her kelimeyi yalayın yutun. Önemli ipuçları olabiliyor aralarda. İşte bu üç yüz sayfayı atlattıktan sonra aksiyon hiç düşmüyor. Her bölümden sonra diğer bölüme geçmek için inanılmaz bir istek duyuyorsunuz.
Kitap tek bir kişinin gözünden de anlatılmıyor. 4-5 tane ana anlatıcı var ama arada farklı kişilerde devreye giriyor. Karakterler cidden çok sağlam. Şuana kadar okuduğum kitaplardaki kadın karakterler içindeki en sağlam kadında bu kitapta.
Hangi tür kitap olursa olsun benim en nefret ettiğim şeyler bir kitapta geçmişi hatırlamak ve hayal aleminde dolaşmak olmuştur. Bu kitapta ikisi de var. Geçmişe dönme kısımlarını başta sevmemiştim ama sonlara doğru çok iyi oldu çünkü merak ediyorsunuz. Hayal kısımları ise tek kelimeyle harikaydı. Yazılacaksa böyle güzel yazılmalı bence.
Daha önceki yazılarımda entrikayı çok sevdiğimden bahsetmiştim. Bu kitapta öyle şeyler oldu ki ağzım açık kaldı. Bu kitabın en can alıcı yeri ise son iki yüz sayfası. Ben bir ara 700. sayfaya gelmiştim, aradan sanki on dakika geçti bir baktım kitap bitti. Ben hayatımda böyle mükemmel bir son okumadım. Bir şeyler açıklıyorlar ama dahada merak etmeye başlıyorsunuz. Aksiyonun dibine vurduklarından bahsetmeme gerek yok zaten. O mükemmel sonu okuduğunuz için seviniyorsunuz ama ikinci kitap çıkmadığı için kahroluyorsunuz. Neyse size önerim hemen bu kitabı sipariş edin. Yaptığınız kitap listelerini boş verin. Bu kitabı hemen okuyun lütfen.
Birazda kitabın baskısı hakkında konuşmak istiyorum. İnanılmaz kaliteli bir baskı olmuş. Kitabın kapağı mükemmel öncelikle. Kitap kalitesi mükemmel ötesi. Sayfalar çok kaliteli cidden. Helede arada öyle çizimler var ki kitap için çok yararlı olmuş. Kafamızda canlandıramadığımız şeyleri daha rahat kavrayabiliyoruz. Büyük bir övgüde Can Sevinç'e gitmeli bence. Harika bir çeviri yapmış. Rahatsız olduğum tek bir yer bile yoktu. Akılçelen Kitaplara olan sevgim arttı bayağı. İnşallah ikinci kitap en yakın zamanda gelir. Yoksa meraktan öleceğim. Kitap hakkında söyleyeceklerim bu kadar. Okuduğunuz için teşekkür ederim. İyi günler. :)